10 Ocak 2012 Salı

Mutlu Olmak Varken...

Geçen Pazartesi Leyla ile Mecnun'un 40. bölümünü izledim, bu yazıyı da yazmama sebep olduğundan en başından söyleyeyim nazarımda çok ayrı ve efsane bir bölümdür...

Bu dizi de zaten içimden geçenleri buluyorum, Mecnun'un İsmail abi'nin olaylara çocukça bakması gibi, içinde ki çocuk ruhla her daim bir olmaları etkiliyor beni. Bende az biraz böyleyim, olgunlaşmamış duygularım o kadar çok ki çoğunlukla bir çocuk gibi kanabiliyorum herşeye... Aslında bu dizide Aksakallı Dede'nin Mecnun'a bir öğüdü vardı tam olarak orası dokundu bana. "Kalbinin kapağını aç hava alsın, duyguların küflenmesin" diyordu. Düşününce bende Mecnun gibiydim aslında.



Lise'de bir kızın elini tuttuğumda çocuk gibi sevinmiştim, aynı kızdan ayrılınca bütün aşk üzerine olan duygularıma kalbimin içinde kilit vurduysam demek ben. Mecnun'un herkeste bir parça Leyla'yı araması gibi bende her gördüğüm kızda bir parça aradım O'nu. Belki fırsatlar teptim, verdiğim fırsatlarda ise heyecanımı yitirdim. İçimde o farklı hissetmemi sağlayacak O kıza duyduğum heyecanı geçtim O'na yaptıklarımın binde birini kimseye yapmadım. Ne kıskançlık, ne arayıp sorma, ne güzel sözcükler, ağzımdan bir tane seni seviyorum cümlesi ya çıktı ya çıkmadı bu sözcüğü O'na milyonlarca kez söylememe, alışık olmama rağmen. Yıllar böyle geçip gitti ya bir diziyle aydınladım resmen şu masal çiçeği, Sedef'in Mecnun'a, Mecnun'un Şirin'e yanık olması en sonunda bunu itiraf edip Leyla'yı kalbinin en güzel yerine koyup Şirin'e yer açması beni bitiren yerdi.

Bu diziyi izleyince aklıma geldi, dedim ya herkeste, herşeyde bir parça O'nu aradım diye unutmuşum artık aramayı da. Doğum gününü hatırladım önce aradan 1 ay geçmişti, ilk kez konuştuğumuz zamanlar filan hep takvimin koparılan yapraklarında kalmış, farketmeden unutmuşum. Belki de bütün sorun kendime bu gerçeği itiraf edememekmiş.


Şimdi bu yazıyı yazdığına göre aklına gelmiş diyenler vardır. Bu yazıyı aklıma geldiğinden değil başka birisi için yazıyorum. Belki bir anda oldu, belki sonuç hüsran olacak ama O'ndan sonra ilk kez birisiyle konuşurken, buluşurken heyecan duydum. Bu yazıyı yazdıran Leyla ile Mecnun kadar biraz da ona duyduğum heyecandır.

O'nu unutma meselesine gelince Mecnun'un Leyla'da yaptığı gibi bende O'nu kalbimin bir köşesine koydum. Nihayetinde iz bırakanlar unutulmaz.

4 Ocak 2012 Çarşamba

On saniye önce laf atılmış kız psikolojisi

"On saniye önce laf atılmış kız psikolojisi" diye bişey var lan. kendisini güvende hissettiği bi yere gidene kadar yolda gördüğü her erkek, potansiyel sapık. yürüyüşü, bakışları değişiyo falan.. tamam hepimiz aynı bokun laciverti olabiliriz ama o kadarda değiliz, yani ben değilim en azından.. valla.. :melek

mezunken gittiğim dersaneye yüksel caddesinden gidiliyodu, dersaneden çıktım eve gidiyorum gecenin bi körü.. 20metre kadar önümde de bi kız yürüyo.. kıza laf attı iki çocuk, bi kaç metre yanında yürüdüler, sonra gittiler. çocuklar gitti ben kaldım.. kız arkasını dönüp tip tip bakmaya başladı bana. direk damgayı yedim anlıcağın.. "lan ben onlar gibi değilim" dercesine hareketler yapmaya çalışıyorum, olmuyo. nası rahatsız oldum anlatamam.. dedim bari önüne geçeyim de anlasın.. ben hızlandım, kız hızlandı, ben daha da hızlandım, kız daha da hızlandı.. öyle bi konuma geldik ki, bildiğin peşinden koşuyorum kızın.. kendimden tiksindim yemin ederim..

neyse anlatmak istediğim şuydu; sonra düşündüm, neden bilmiyorum ama yolda gördüğüm hiç tanımadığım insanlara kötü niyetli olmadığımı anlatmaya çalışıyorum. çok sık yapıyorum bunu istemsiz bi şekilde.. daha önce hiç görmediğim, muhtemelen bi daha da görmeyeceğim insanlardan puan toplamaya çalışıyorum. 1000 puana ulaşınca tank kazanamasamda belki bi gün bi kız çıkar ve; "o zaman dikkat burada puan çok, bil bakalım sana puanım kaç, BAK!" der..

umut fakirin ekmeği olum, koskoca twitter ın CEO bile olsan umudunu yitirmeyeceksin. "belki bi iş çıkar" http://twitpic.com/820d71 .. bu arada ( https://twitter.com/#!/jack ) @jack, yaban çakalımısın acaba? http://www.youtube.com/watch?v=Mmtz_Pj8nbs

9 Ekim 2011 Pazar

Herkesin Nostaljisi Kendine!

Geçen gün facebook'ta 90lar nostaljisi yapıyorum, aslında tek yaptığım gençlik döneminde dinlediğim yabancı şarkılar filan biraz daha 2000lere dayanıyor. En nihayetinde 90ların ilk nesliyim, ocak 90 doğumluyum. Bi yazı gördüm "90lar geri geliyor, talep çok" filan diye paylaştım. (Ahanda link http://www.time.com/time/arts/article/0,8599,2087733,00.html )

Arkadaşın biri "oğlum zaten 90lısın sende 90 nostaljisi yapıyosan, 80lerde ve öncesi doğanlar ölsün" dedi. Ulan çok sinirlendim. http://90larmuzesi.com/ adresinde bi site var girdim. Bizim gibi blog yanda da etiketler var bakıyorum. Capri-sun, taso, K'nex filan bi sürü şey hatırlıyorum hepsini. Clarissa izledik, He-man tamam, ışıklı ayakkabılar desen pili bittiğinde ağladık ulan. En sevdiğim oyun Fifa 99, Jurassic Park ile ürktüm, ninja kaplumbağalara özenip artık kumaş parçalarından maske yapıp oklavayla koltuktan koltuğa atlamışlığımda var. E bunlar 90lar değil mi oğlum?

Ben bunun nostaljisini yapmayımda napayım? Arkadaş başka bi gerekçeyle geldi; "sanki 90larda sevdalandın, ilk içkini içtin" filan yazıyo. İlk içkimi içmedim ama en azından ilkokulda sevdalandık 90lar sonlarıda olsa. Ha bunun nostaljisi mi olur ulan? bu bi meta değilki? bu 2030da da olsa 1980de de olsa hatıradır duygular moda olmazki? Ben ilk içkimi Flaming Sambuca ile içtim ama 2000lerin sonlarıydı. Aynı Efes Pilsen, 1980ler de de vardı ama aynı taso bugün yok ki? Tutan çizgi filmin tasoları, futbolcu kartları değil, fifa mifa oyunları çıkıyor. Nostalji bu yoksa aşk aynı aşk, içki aynı içki? 90larda doğdum diye 1967 model Mustang'a hayran olma demek gibi geldi bi an.

Bunları diyen arkadaş 85li aramızda 5 yaş var hatta ben ocak o yaz mevsimi doğumlu 4.5 de sen ona. Sen bu farkı mı başıma kalkıyon anlamadım ki ben? 85 model Şahinler bile piyasada. Hani böyle 70-80 olsa 90larda ehliyetini almış olsan hak veriyim sana 95'li-97'li adam mı olur araba modeli olur diye.

Velhasıl kelam nostaljinin yaşı yok, 2000lerde bi bok mu vardı ne nostaljisi yapacak o devrin çocukları desen amennah lakin 90lar diyoruz?E ben birlikte büyüdüm 90larla onu napacağız?.

2000'lerde doğanlarda Sponge Bob nostaljisi yapsın neyleyim onlarında devri bilgisayar, tv devri yarın bigün hologram teknoloji çıkınca lcd ekranlar vardı ne günlerdi ulan diyeceğiz.

Hem nostalji, hem de daimi bi gerçek varsa "seks satar" abicim;



görsel mörsel olmayınca konuyu nereye bağlayacağımı şaşırdım, idare et, şarkıyı filan dinle okuyucu.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

yok başlık maşlık

belgelerimin içinde bi word dosyası buldum. neymiş acaba bu diye tıkladım. yüzümde mal bi gülümsemeyle okudum yazıyı. sonra sağ tıklayıp özellikler dedim, oluşturma tarihi: ‎13 ‎Temmuz ‎2009 ‎Pazartesi, ‏‎16:16:54 . o gün doğan çocuklar bugün 2. yaş günlerini kutluyolar. işte bi çoğunuz için hiç bi anlam ifade etmicek, ama birinize çok şey anlatıcak olan o yazı;

*bir pazar günüydü
*moralimizin düzelmesi için düzenlenen piknikten
*benzin almış dönüyorduk
*kafamız öss sonuçlarında..
*zira ösym bi kaç saat önce açıklamş,
*moralmanımızın hepten sıfırın altında eksi 40 larda seyretmesine sebep olmuştu
*beklediğim puanın 10-20 puan altında bir sonuç gelmişti..
*piknikte köfte yemediğim zamanlarda aklımdan çıkmayan bir konuydu bu..
*araba ilerlemeye devam ediyor, fakat bnm beynim hep aynı noktaya takılı kalıyordu..
*birden bir ses duyuldu
*çat
*çatçatçat
*çatır habele hübele koparda patapatapatapata
*"oha taş mı atıyolar lan" demeye kalmadı
*gözümüz arabanın yan tarafına çarpıp yere düşen küçük dolu tanelerine takıldı
*bu ses bunlardan mı geliyo ya derken
*2. bir şok
*ben deyim ceviz, sen de portakal
*büyüklüğünde
*yumruum kadar
*yada kalbim kadar
*ziira insanın kalbi yumruu kadardır
*büyüklükte dolu taneleri...
*gökten yere bir düşüyorki uff..
*ufukta bir benzinlik görüldü
*işte dedim oraya ulaşabilrsek
*belki bir kaç dakika soluklanarak
*dolunun azalmasını bekleyebilirs
*ve öylede oldu
*pet line adında şirin bir benzinliğe usulca yanaştık
*bir ve/veya birkaç dakika dinlenerek
*dolunun geçmesini bekledk
*eve 10 dakikalık yol kalmıştı
*dolu azaldı
*takır takır sesler gelmiordu artık
*yola çıktık
*yolda hiç araba yoktu
*herkes yolun kenarında
*4lüleri yakmış bekliyorlardı
*bizde ulen bi biz akıllıyız, bunların alayı gerizekalı
*diye düşünerek
*gitmeye devam ettk
*yanımızdan bir doğan görünümlü şahin geçti
*söfor
*ve co-pilotu
*elinin 4 parmaklarının tersiyle
*öncamı tutmaya çalışıyor
*lan düşer müşer aazımıza sıchılır .mına koyim
*edasında bir yüz ifadesiyle yolarına devam ediyorlardı
*5 dakika kalmıştı eve
*sonra bir fikir geldi aklımıza
* "anasının ilk kızı,bir dolu tanesini keserse dolu kesilirdi"
*bu bir hurafe miydi, yada bir inanış mı bilmiyorduk
*bu fikir işe yarayacak mıydı? onu hiç bilmiyorduk, ama en kötü plan bile planımız olmamasından iyidir diye dşünerek kuzenim arzu ablaya(zira anasının büyük kızıdır) bir dolu tanesini kestirdik...
*dolu önce hafiften azaldı
*evin önüne geldiğimizde ise
* tamamen kesildi
*arabadan indiğimizde
*babam ben ve ablam
*(demekki genlerde war)
*hemen arabadan inip yolda gördüğümüz büyük dolu tanelerinden aramaya başladık
*ve buldukta
*bayaa resim çektik
*derken komşumuzun oğlu geldi
*adı ümit'ti
*bakıın bakıın diye eski tenten çizgifilmindeki yolda gazete satan çocuun baarması gibi bir edayla (ayrıca bkz: yazıyoor yazıyoor) bağırıyordu
*tekrar
*şuna bakıın
*şuna bakıın
*diye haykırdı
*elinde o ana kadar gördüğüm enn ama enn büyük dolu tanesiyle çıkageldi
*biz o dolu tanesini görünce adeta buz kesilmiştik, zira dolu tanesi çok souktu..
*hemen çektiğimiz eski resmleri silerek
*telefonların hafızasını boşalttıktan sora
*büyük dolu tanesiyle resm çekilmeye başladık
*hala içeri girmemiştik
*kapının önünde öylece duruyorduk
*sora bir an çok korktuk
*ama bir anlık olduu için hemen geçti
*eve girdik
*aslında insanlık için bir pazar günü daha bitmiş oldu
*ama bnm için sabah öss sonucumu öğrendiğim- yıkıldığım
*öğleden sonra piknie gidip mangal yaptııım
*(öküz gibi yediim)
*ve öğleden sonranın sonrasında da yumruk büyüklüğündeki dolu taneleriyle resm çekilerek geçmiş oldu...

*~SoN~

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Ah Ulan...

Şu hayatımda en kötü günüm neydi hatırlamıyorum. Elbetteki yin-yang felsefesi bu hayatta geçerli, -çoğu kişininde böyle düşündüğünü farzederek diyorum- benim içinde. (entry sana gelsin :) http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=113995 )

Yani yaşadım bişeyler ama böylesini hissetmemiştim daha önce. En çok ağladığım, en kötü günüm belki de babaannemin vefat ettiği sene yani ben lisede hazırlıktaykendi. Yanımda olsa ne derdi, ne yapardı bilmiyorum. Yanımda değildi çünkü zaten tanışmıyoduk bile. Yani benim onu o zaman bırakıp gittiğim gibi durum yok :). Ama tanışmamız o kadar eğlenceli oldu ki. Velhasıl her konuşmamız eğlenceliydi. Aklımıza gelen yada aynı şeyleri düşündüğümüz anda birbirimize bakıp gülmemiz biralı ortamdayken "kafayı buldu bunlar" diye adlandırılıyordu esas kafayı bulanlar tarafından.

Geçen gün düşündüm bunları düşünürken yazayım dedim ama malum trafik sıkıştı biraz. Şimdi aklıma gelenleri yazıyorum. Şu hayatta ikimizin üzüldüğü şeylerde neydi? Düşündüm ama çıkaramadım. Belki bir kaç kızdan ret yememizdi, gerçi bunu yaşayan sadece ben oldum ama :). Ne kadar büyük üzüntü olabilirdi ki? Benim farkında olmadan aramızın açılması senin açından üzüntüydü ama bende farkına varınca çok pişmanlık yaşadım. Peki daha büyük? 1.5 yıl çıktığım kızın birden ayrılışı benim için büyük üzüntüydü, sen ne kadar üzüldün benim için? Sitem değil, biliyorum sırf mutlu olmam için benden habersiz onunla konuşman bile verdiğin değeri gösteriyor.

Haa illaki sitem isterim diyosan benden için sana "Kendine saygısı olan hiç bir kız ona bakmaz" diyen kıza tek kelime etmemendir benimde sitemim hala. Onca gerçekleşmeyen hayalin arasında birde senin Eskişehir'i tutturamayıp Ankara'da kalmanda bi koydu ama onun içinde sitem etmek biraz saçma olur.

Niye anlattım bütün bunları hem sana, hemde okuyan varsa onlara anlatayım. 4 gün önce Ankara'ya geldiğimde dedin ya ablam hasta diye. İşte ben tek kelime edemedim. 14 santim kist var dedin, ben ne diyeceğimi iyice şaşırdım. Hiç böyle bişey gelmemişti ki başımıza. Şu saydığım şeylerin makarasını bile yaptık sonradan, onlarda bile eğlendik. Çünkü ben senin yanında hep eğlendim üzülmedim ki. Böyle anlar için hazırlanmış sana verecek bir tesellim yoktu. İşte sana karşı duyduğum en büyük pişmanlıktı bu. Bişey diyememek. İlk defa mutlu edemediğim hissine kapıldım. Sakarya'da işporta tezgahının üstünde elinde bira dert yanarken "merak etme" demekten başka bişey diyemedim. Çok üzüldüm, neye üzüldüğümü anlamadan. Bir yanda senin derdin, bir yanda benim bu dert karşısında çaresizliğim.

O an farkettim ki, hayatta bana kattığın o kadar çok şey var ki. Ama ben sana bunların karşılığını veremiyomuşum gibi hissettim. Çok üzüldüm lan anla işte...

Sevgili okuyanlar yanlış anlaşılma olmasın ikimizde erkeğiz, sevgili filan değiliz. Hani aşk mektubu gibi oldu yanlış olmasın. Ama bu hıyarı seviyorum. Geçen ölümden bahsetti cümle içinde ufacık geçmişte olsa, ufak bi benzetmede olsa içim gitti.

Sen ölümü düşündüğün anda ben senin için ölecem ulan. Evet seviyorum, yarın Hollanda'ya vize başvurusu yapıyorum =D.

Bu kadar duygusala bağladım, Allah sonumuzu benzetmesin ama başka şarkı aklıma gelmedi, bu kadar da uğursuzum işte :).

rocksever ile penguensever

evvel zaman içinde, kalbur saman içinde iki genç varmış. bunlar uzun süredir çok yakın arkadaşlarmış. tabi ilgi alanları farklıymış. biri sürekli penguen okur, onun tarzında espriler yapar, diğeri ise rock müzik dinlermiş. penguensever ve rocksever arkadaşlar birbirlerine de sevdirmişler bunları. rocksever tam bir penguen manyağı olmuş artık. penguensever de rocksever in sürekli gelip mp3 çalarının kulaklıklarını uzatarak şarkı dinletmelerine o kadar alışmışki, o da rock sevmeye, dinlemeye başlamış. üzüm üzüme baka baka kararır misali birbirleri gibi olmaya başlamış iki genç.

bu arada rocksever de inanılmaz derecede bass gitar merakı başlamış. rocksever araştırmış etmiş bi tane bass gitar almış. tüm hayatı bass gitar olmuş artık. dersteyken eve gidip bass çalmayı düşler olmuş.konu ne olursa olsun sürekli bass gitara gelmeye başlamış. rocksever in her 2 lafından biri bass gitar olmuş. bu çok hoşuna gidiyormuş rockseverin.. bass gitarla ilgili bi konu açıldığında penguensever ne kadar istese de konuya pek katılamıyormuş, çünkü bass çalmayı bilmiyormuş. rocksever bi gün demiş "sende gitar al, ben sana öğreteyim". penguensever çok sevinmiş bu işe, ve o da kafasına bir gitar almayı koymuş. uzun uzun araştırmış, hatta zaman zaman başka arkadaşlarından bass gitar alıp rocksever in yanına gidiyormuş. rocksever in ona gösterdiklerini hemen kapıyor, daha da geliştirmek için çaba sarfediyormuş.

derken para biriktirmeye başlamış penguensever. aklına koymuş, bir gitar alıcakmış artık. biriktirmiş biriktirmiş biriktirmiş.. neredeyse aklındaki tek şey bu olmuş artık, en yakın arkadaşıyla dahada yakın olmak için o kadar uğraşmışki, yavaş yavaş uzaklaştıklarını farkedememiş bile.. birazda borçlanarak bir gitar almış penguensever. hemde rockseverin bass gitarının aynısından.. uzun zamandır hayalini kurduğu şey gerçek olacak, en yakın arkadaşıyla daha çok ortak noktası olacakmış artık penguenseverin, hevesle eve gelmiş. ailesine göstermiş.. tam rocksevere söyliyecekken rockseverle araları açılmış penguenseverin. konunun ne olduğu hakkında çeşitli rivayetler var tabii, ama neyse ne.. velhasılı kelam esas olan; ona rock müziği sevdiren, bass gitarı öğretecek olan arkadaşı artık yanında yokmuş. bir amaç için gözünü o kadar karartmışki, en yakın arkadaşından olmuş. yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki arkadaş, birbirlerinin yüzüne bile bakmıyormuş artık. odasının duvarına yaslı duran bass gitarla başbaşa kalmış penguensever. üzülmüş. amacına ulaşmış olmanın verdiği mutluluğu yaşayamamış. sakal tıraşı olayım derken kendi kolunu kesmiş penguensever. (oha örneğe gel) karşısında bass gitar, başı iki avcunun içinde kara kara düşünmeye başlamış..

ne var? her hikaye mutlu bitcek diye bi kural mı var? hatta her hikaye bitecek diye bi kural mı var? burda ara verdim ben, belkide burda bitirdim hikayeyi! paşa gönlüm bilir. sen mi bilceksin? teallaam ya.. yazının tamamı hayal ürünü değil tabi, evet tahmin edilebileceği gibi penguensever benim, ama şuan odada duvara yaslı olan bir bass gitar değil, D3000.


25 Nisan 2011 Pazartesi

umut kaya'yı tanımak.

efenim geçtiğimiz perşembe günü okuldan çıktım arkadaşları aradım nerdesiniz diye, telwedeyiz gel dediler. kalktım gittim telwe ye kapıdan girerken konsere mi geldin diye sordu adam, ne konseri dedim, meğer alt katta umut kaya konseri varmış. yok dedim, üst katta arkadaşlarım var. geçtim içeri. her zamanki klasik telwe işte, eller havaya modunda eğleniyo insanlar. sonra zaman geçti telwe boşaldı, dedik passage a geçelim. çıktık gittik passage a, tıklım tıklım tabi.. zar zor masa bulduk oturduk. dans ettik sohbet muhabbet derken mekan boşaldı. slow müzik çalmaya başladı.. bizde yorgun yorgun oturuyoruz. bi baktım bi hatun tek oturuyo orda, niye tek oturuyo acaba diye düşünürken yanına bi oğlan gitti oturdu. haa arkadaşı varmış heralde dedim. sonra konuşmaya başladılar. hatun fizik öğretmenliğinde okuyorum dedi. dudağını okudum yani, uzaktalardı :D şimdi tanıştılar heralde dedim. slow şarkılar bir bir geçiyo, bu iki insan oturuyo haala.. dedim şunlara bi iyiliğim dokunsun, gittim yanlarına. oğlana dedimki dansa kaldırsana hatunu, ne güzel slow müzik çalıyo.. yok mok dediler sonra kalktılar :D dans ettiler biraz, sonra oturdular, yine konuşmuyolar. gittim yanlarına, zorla kaldırmış gibi oldum ama teşekkür ederim bni kırmadığınız için dedim. biz teşekkür ederiz otursana falan dediler. başladık sohbet etmeye.. niye böyle bişey yaptın dediler, dedim sürekli insanların yanına gidip hadi dans edin diyen biri değilim, sadece çok mesafeli duruyodunuz, bi iyiliğim dokunsun istedim dedim :D ismin ne cart curt, oğlanın ismi seralp. dedim seralp ne güzel geldin tanıştın, ben dedim gidemiyorum hatunun yanına meraba falan diye dedim. ben burda misafirim zaten, yarın istanbula dönücem, bişey kaybetmezdimki dedi. dedim adam haklı.. yan masada oğlanın arkadaşları var, biri geldi yanımıza oturdu. gözleri sürmeli falan bi tip. gözleri sürmeli falan ne kadar korkunç bi tipi var dedim. öyle o ya o dedi.zakkumun solistine benziyo, top falan değil dimi? dedim. koptu önce, yok canım der gibi bi bakış attı :D gözlerine sürme falan çekince benziyo hakkaten falan dedi güldü :D 8 yıllık arkadaşım, 20yaşından beri beraber çalıyoruz dedi.ne çalıyosun bass mı dedim yok elektro dedi. peki bu sürmeli ne çalıyo dedim. solist ya o dedi. neyse sohbet muhabbet güldük eğlendik, dediler biz gidelim. tamam dedim tanıştığımıza memnun oldum, kendine iyi bak bilmemne gittiler.

ertesi gün evdeyim. passage da çıkan bi grup var "set" diye, baya sağlam çalıyolar, bi arkadaş onun videosunu paylaşmış. ki video şu; http://www.facebook.com/video/video.php?v=10150164971584710&comments izledim video yu, lan dedim bu oğlan birine benziyo, sonra bi baktım, bnm topmu diye sorduğum, sürmeli oğlan şarkı söylüyo :D adam umut kayaymış lan :D bildiğin mor yazma umut kaya :D adama zakkumun solistine benziyo dedim ya nası bi manyaklıktır :D sonra dedim seralp te gitar çalıyorum falan demişti, yoksa yoksa.. :D google a umut kaya seralp falan bişeyler yazdım. çıkan sayfayı gösteriyorum; http://www.myspace.com/128776190 adam umut kayanın gitaristiymiş lan :D rezilliğe bak :D adam gitar çalıyorum, grubumuz var diyo, burda misafirim, yarın istanbula döncem diyo, ben haala anlamıyorum :D hayır umut kaya dinlerim falan ama mevsimler geçerken klibinde hiç böyle bi adam değildi. mor yazma zaten animasyon. nerden biliyim yani? insan söylemezmi seralp? ah seralp ah! rezil ettin beni elaleme :D bundan sonraki ilk konserlerinde de en önden dinlerim artık, bu kadar ayıbın üstüne bi özür diliyim adamdan :D bu arada seralp, niye bilmiyorum ama aklım hala mariachi de, saygılar :D

ayıp!

şimdi efenim bu amfibikprens eskişehirde okuyo. adam eve çıkalı 1 yılı geçti, ben hala bi borcam alıp hayırlı olsuna gidemedm. ayıp ettim biliyorm ama ankara-eskişehir 1.5 saat biliyosunuz, ucuzda.. diyormki bi gitmeye başlarsam sapıtırım. sürekli giderim. önünü alamayız. ( http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=23078887 ) ama öyle veya böyle ordada bi kapımın olduğunu bilmek güzel şey. kafam attığında cebimdeki para yol parasına yettiği an çıkıp gidebileceğim bi yer. hani tebdili mekanda ferahlık vardır diye değil, arkadaşlığın ne olduğunu unutuyorum zaman zaman. şöyle bi konu geçmişti zamanında, "yakın arkadaş diye bişey yoktur, arkadaş zaten yakındır. diğerleri tanıdığın insanlardır." farkı nedir diceksin? şudur; burdan kalkıp eskişehire gidiyosan arkadaşını görmeye gidersin. ama hazır gitmişken tanıdığın insanlarıda ararsın. ayıp olmasın diye.

19 Nisan 2011 Salı

İnanılmaz Evlenme Teklifi...

Facebook filan günlerdir başlıktaki isimle anılan videoya doydu. Kızlar başlıkta yamula yamula yorumlar yazıp paylaşıyolar. Artık görmekten gına geldi. İzlemeyen varsa orjinali şu videonun;

Bide tambılır blog açmış resim koymuş bak böyle böyle oldu diyor. Lan dedim her paylaşan kız arkadaşlarımın videosuna aynı eleştiriyi yazmaktan bıktım. 50 kere paylaşıldı anasını sattığımın. Düşüncem şuydu birader;
"Eğer normal bir Türk kızıysa bu zengin piçinin teklif ettiği kız, arıza çıkarır 3 aydır bana yalan söylüyosun filan diye. Olmaz o iş davulun sesi uzaktan hoş geliyo size. Başınıza gelse kıskançlıktan ölürsünüz" dedim hemen hemen her yorumun altına. Allah razı olsun arkadaşın biri video çekmiş çoğu demek istediğim şeyi anlatmış. Facebooktan paylaşamadım biraz içeriği küfürlü diye =D ;

Üniversiteden Nefret Etme Sebepleri No:1

Malum vizeler filan bitmiş, gireceği kadar da girmiş canım sıkkın. Notlar açıklanıyor,millet memlektinde biz bi grup öyle derse giriyoruz, hava kapalı yağmurlu, hani anlatamam ortamın sıkıcılığını. Sıcacık yatağından kalkıp okula gitmek istemiyorum, etraf açıklık alabildiğine rüzgar filan. Bütün bunlar yetmezmiş gibi birde sabahın köründe en çekilmez hocalardan birinin dersi var.

Adamı bir gece evvel rüyamda gördüm, böyle bi hastane koridoru tarzı yerde beni kovalıyor, yakalayamadı bu baya en sonunda silahı çekip omzumdan vurdu düştüm yakalandım. Düşün artık adamın bende ki etkisini öyle böyle değil. Sınıfa girip "ben Amerika'dayken" diye Şener Şen tiplemesi var ya aynı o tarzda "ben Vircinya'dayken" muhabbeti yapıyor adam. Hani adama "Atma Ziyaaaa" diyesim geliyor o kadar. Bi gün kafam atarsa şu muhabbet gerçekleşecek cidden;

Neyse, derste başka şeylere yoğunlaşıyorum en önde pek muhabbetim olmasada gördüğüm duyduğum kadarıyla neşeli, böyle kafa bi eleman önde hiç haz etmediğim sevimsiz suratsız bi kızla tartışıyor. Dikkatimi komple oraya verdim dinliyorum. Neyse bu arada sessiz atışmalar oluyor, doğru konuş filan diye konuya tam hakim değilim. Dersin sonuna kadar geçen sürede böyle "noluyo lan orda?" modunda izlediğimden pek bişey olmadı. Bu araya bi anı daha sıkıştırayım;

Vizelerden önce son klasik mekanik dersi. Hoca hani hazırlıklı olalım diye soru çözdürüyo. Benim yurttan eski oda arkadaşım kalktı çözecek soruyu. Arada bir takılarak bişeyler yazıyo tahtaya az evvel dediğim o sevimsiz o itici kız her iki formülde bir atlıyo "Yanlış yoldan gidiyosun İsmail" diye. Bide söyleyiş tarzı o kadar rahatsız edici böyle "hah gerizekalı, öyle mi olur o?" der gibi artık ben rahatsız oldum "bi sus be kızım bırak yapsın sanane" diyecektim ki sınıfta hoca var diye aklıma geliyo. En sonunda -bizim elemanda çabuk atara gelir- fırlattı tebeşiri buna al kalk kendin yap diye tavrı koydu geçti oturdu. Hocada bi sinir tabi sınıfı filan terketti gitti. O kızda sanki hiçbişey olmamış gibi hayatına devam etti. Lan ne sinir oldum ama.

Neyse ilk anlattığım mevzuya geleyim. Hoca dersimiz bitmiştir yarın görüşürüz dedi ve bu ikilinin sesi yükseldi. Beyinsiz, gerizekalı vs vs havada uçuşuyo görmen lazım. Öyle arkada oturduğum yerden izliyorum hayretler içinde. Çocuğa karşı genel bi tavrı varmış zaten bu kızın, çocukta o tavırları biriktir biriktir en sonunda patlamış. Mevzuyu bilmiyorum tabi hala, eleman kıza "herkes seni biliyo, sen busun işte" filan diye atarlanıyo, kız erkekliğini sorguluyo oğlanın. Çocuk tam el kaldırcak, bizim eleman İsmail araya girdi. "Sakin ol, boşver" filan. Çocuk durdu "bak geçen bu çocuğada yaptın aynı şeyi, yapma böyle gerzeklikler" dedi. Kız "ne yapmışım" deyince İsmail'in şartel bi attı. Bu sefer ben İsmail'in kolunda kızı dövmesin diye tutuyorum. Ama nasıl gülesim var az evvel ortamı sakinleştirmekle mükellef çocuk bir anda atara geldi kıza girecek. Ayıp olacak mevzu benim olmayınca rahatım tabi. Kız artık sinirden ağlamalar filan diyecek laf bulamayınca çocuğun fiziki görüntüsünden doğru "şişko, dombili" filan liseliye bağladı. Hatta ilkokula düştü seviye. Nasıl utanıyorum ben. Ama bir yandan da olayın komikliğine gülüyorum.
resimde gördüğün yerin sol tarafında cereyan ediyor olay!

Ortam biraz yatıştı. Bu iki oğlan çıktı gitti fakülteden. Kız hala atarlı. "Gidicem, hocaya söylücem" filan diyo. Dedim eyvah eyvah baya lisedeyiz sanıyo bu kız kendini. Seviye eksilere geçti hızla iniyo. Dedim müdür falan bul ona şikayet et bari. Lan üniversite bura. Kişisel mevzun var koskoca doçenti, profesörü mü karıştırcan. Ne bekliyosa artık. Hoca hadi öpüşün barışın diye de yollamaz ki eve. Sevgilisini arıyo kız dövdürtcem diyo. Lan üniversite bura diyorum ya nolur yapma ya utandım lise günlerim geldi. Kapıya inen çakallar filan, hayattan bi amacı olmayan tipler. Meslek lisesi, Anadolu lisesine baskın mı yapıyo amk?.

Neyse olayı öğrendim. Kız demişki derste "burnunu çekme tiksiniyorum". Çocuk sinüzitmiş, geniz akıntısı var haliyle insanlık hali amk. ama kız öyle bir sahiplenme duygusu var ki, diyorum ya böyle tavır yok hani küçük dağları ben yarattım, büyükler dedemden kalma gibi fakülteyi sahipleniyo kız. http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=1818605

Nasıl salak bir muhabbeti kız nasıl çekmiş nasıl çocuğun burnuna kadar getirmişse artık, ben dedim çağır sevgilini karşısında benide bulur diye tabi içimden =D. Bu kız insanlık edip selam verdiğimde başını öne eğip suratsız suratsız yanımdan geçen biri, niye böyle dediğimde de sevgilisi izin vermiyo erkeklerle konuşmasına diye savunma geliyo bana. Lan hangi çağdayız be kansere çare bulunuyo, AIDS'in bile çaresi yolda. Allah'ın selamını veriyoruz, selam verince asılıyormuşuz gibi muamele filan görüyoruz.

Anıyı anlattım ama burda olsan çevrilcek geyiklerin haddi hesabı olmazdı. Velhasıl kelam asıl anlatmak istediğim tamam bölüm üniversite sınavında barajı geçince çok rahat girilebilecek bir bölüm. Diğer fakültelere ve bölümlere nazaran seçilmişlerin en gerizekalısı biziz desek çok gocunmam açıkçası çünkü hiç inkar etmedim. Ama böylesine okunması çok zor görülen bir bölümü fazla tökezlemeden 3. sınıfa kadar getiriyorsan biraz zeka parıltısı olması lazım insanda. Alt sınıflara bakıyorum onlar bizden de salak. Bugün bu muhabbete de tanık olunca eyvahlar olsun dedim üniversite bozdu. Hem de nasıl bozdu, çok bozdu, öyle böyle değil, önünü alamadık çok bozdu.

Bu kız üniversiteyi bitirince çalışmayıp evlencem diyo. Dedikodulara göre sevgilisi de aldatıyomuş filan zaten. Bence bu kızıda bozmuşlar ondan böyle. Böyle tiplerle aynı havayı soluduğuma lanet ediyorum. İyice nefret ettim lan üniversiteden.